Akne vulgaris (ergenlik sivilcesi) ile nasıl başa çıkılır?

Akne Vulgaris

Akne,  pilosebase denilen cilt yapısının kronik inflamatuar hastalığıdır. Hemen tüm yaşlarda görülebilir ancak genellikle ergenlik dönemine geçişin işaretidir.  

Pilosebase, bir kıl folikülü ve bağlantılı sebase bezler (yağ bezleri) ile erektör pili kasından (tüyleri dikleştiren kas) oluşur. Sebase bezler kıl folikülü kanalına açılır ve salgısını folikül kanalına boşaltır.  

Kıl folikülleri avuç içi, ayak tabanı ve dış genital organların bir kısmı haricinde insan vücudunun tamamında bulunur. İnsan vücudunda yaklaşık 5 milyon adet kıl folikülü olduğu düşünülmektedir. Bunlar vücut ısısının dengelenmesi, duyusal bilgilerin toplanması, sosyal iletişime destek olmak gibi farklı fonksiyonlara sahiptir.  



Sebase bezleri (yağ bezleri) avuç içi ve ayak tabanı dışındaki tüm deri yüzeylerinde bulunabilir. Sebum adı verilen bir salgı üretirler. Sebase bezler sebum üretimi dışında bağışıklık sistemine katkıda bulunur, bir bariyer görevi görür, yağ ve hormon üretiminde rol oynar.  

Sebum yağlı ve mumsu bir salgıdır. Sebum içeriği yaşa göre değişir. Derinin bariyer görevine destek olur. Bağışıklık sistemine katkı sağlar.  

Pilosebase ünitesinin inflamatuar hastalığı olan akne, sıklıkla adolesan dönemde ve yüzde ortaya çıkar. Saçlı deri, sırt, göğüs kemiği üzerinde de görülebilir. Özellikle ergenlerde kozmetik sorunlar oluşturabilir. Yüzde kalıcı izler bırakabilir. Bu durum bazen psikolojik sorunlara da yol açabilir. Adolesan dönemde görülme sıklığının %90 olduğuna ve bunların yaklaşık %30’unun ciddi vakalar olduğuna yönelik çalışmalar mevcuttur. 35 yaş üzerinde akne görülme sıklığı %3 kadardır. 

Erkeklerde kızlardan daha sık görülür. Çalışmalar aknenin en çok 14-17 yaş arası kızlarda ve 16-19 yaş arası erkek çocuklarda görüldüğünü göstermiştir. Akne kişiden kişiye bulaşmaz. 

Akne gelişim süreci: 

Akne gelişim süreci dört aşamadan oluşur.  



Akne gelişiminde iyi tanımlanmış dört patogenetik mekanizma bulunmaktadır. Bunlar;  

  • Sebase bezlerinin büyümesi ve sebum salgısının artması, 
  • Cildin foliküler tabakasında hücre artışı,  
  • Pilosebase ünitede bakteri (Propionibacterium acnes / P. acnes) çoğalması,  
  • İnflamasyon aşamasıdır. 

Aknenin nedenleri: 

  • Genetik yatkınlık: Ailede akne öyküsü olanlarda aknenin daha sık görülmesi ailesel geçişi düşündürmektedir. Son yıllarda buna yönelik çeşitli genetik araştırmalar yapılmakla birlikte henüz genetik geçişten sorumlu bir gen ortaya konamamıştır.  
  • Sigara kullanımı (akne nedeni değil ama akne gelişimini artırır, bazı çalışmalar akne şiddetini artırdığını iddia etmektedir), 
  • Beslenme alışkanlıkları: Hormon salgısı, yağ birikimi gibi etkilerinden dolayı özellikle glisemik endeksi yüksek besinlerle beslenmenin akne gelişimini artırdığı düşünülmektedir. Çikolata, yağlı süt ve süt ürünleri gibi yiyecekler akne gelişiminde etkili olabilir.  
  • Güneş ışınlarına az maruziyet: Yapılan çalışmalar güneş ışınlarına maruziyetin azaldığı kış aylarında aknenin daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur. 
  • Hormonlar: Hem akne oluşumunda hem de akne tedavisinde hormonların etkili olabileceğine ilişkin çalışmalar mevcuttur. Özellikle androjenler, östrojenler, progesteron gibi cinsiyet hormonları hem de büyüme hormonu, melanokortinler, glukokortikoidler, kortikotropin salgılayıcı hormon gibi bazı hormonlar bu alanda rol alabilirler. 
  • Sabunlar: Alkali yapıdaki sabunlarla yapılan cilt temizliği, cilt pH’sını değiştirerek bakteri üremesini artırabilir. 
  • Kozmetik ürünler: Özellikle yağ bazlı cilt kapatıcılar veya yağlı güneş losyonları etkili olabilir.  
  • Çevresel faktörler: 
    • Hava kirliliği, 
    • Su kirliliği,  
    • Stres, 
    • Düzensiz uyku, 

Akne vulgarisin belirtileri:  

Belirtiler genellikle primer ve sekonder lezyonlar şeklinde gruplandırılır.   

  • Primer lezyonlar:  
    • İnflamasyonsuz lezyonlar:  
      • Kapalı komedonlar (beyaz nokta): Yağ bezesi görünümünde, kıl foliküllerinin tıkanmasıyla ortaya çıkan, 1-2 mm çaplı, kolay fark edilmeyen lezyonlardır. Daha çok burun üzeri, alın ve yanakların üst yüzlerinde görülür. Çoğunlukla beyaz renklidir. Sıkıldığında içi boşalmaz. İnflamatuar lezyonlara dönüşebilir.  
      • Açık komedonlar (siyah nokta): Yağ bezesi görünümünde, orta kısmında siyah renkte kıl folikülü açıklığı olan lezyonlardır. Siyah renk kıl folikülünün ürettiği bir renktir.  
    • İnflamasyonlu lezyonlar: 
      • Papül: Gözle görülebilen küçük pempe şişliklerdir. İnflamasyonsuz lezyonların inflamasyonlu lezyonlara dönüşüm basamağı olarak kabul edilir. Bazen hassas ve ağrılı olabilir.  
      • Püstül: Taban kısmı kırmızı, içi beyaz, sarımsı renkte, papüle benzeyen, içinde irin bulunan, küçük yuvarlak lezyonlardır.   
      • Nodül: Papüle benzeyen ancak daha büyük yapılı lezyonlardır. Ciltte bazen ağrılı olabilen şişlikler şeklinde ele gelir.  


  • Sekonder lezyonlar:  
    • Skarlar: Akne uygun şekilde tedavi edilse bile bazen kalıcı şekilde iz olabilir. Kozmetik sorunlar oluşturur. Buna ilave olarak psikolojik sorunlar, özgüven kaybı bazen de intihar nedeni olabilir.  
    • Cilt renginde değişiklikler,  
    • Kistler: Büyük, içi irin dolu lezyonlardır. Ağrılıdır. İyileşirken genellikle derin izler bırakır.  

Akne vulgarisin tanısı: 

Akne fizik muayene ile kolaylıkla tanı konulabilir bir cilt hastalığıdır. Yüz, göğüs ve sırt bölgesi detaylı incelenmelidir. Kadınlarda anamnezde aşırı kıllanma, adet düzensizliği vs varsa hormonal etkenler düşünülür.  

Akne tanısının önemli aşamalarından birisi nedensel araştırma ve birlikte olabilecek başka hastalıkların değerlendirilmesidir.  

Klasik akne tedavilerine cevap vermeyen hastalarda hormon testleri, mikrobiyolojik testler, D vitamini düzeylerinin ölçülmesi gerekebilir.   

Tanı ile birlikte akne derecelendirmesi yapılarak tedavi planlanır.  

Akne vulgarisin derecelendirmesi:  

Akne 4 ana grupta derecelendirilir:  

  • Hafif: Kapalı komedon (beyaz nokta), açık komedon (siyah nokta), birkaç papül ve püstül vardır.   
  • Orta: Birçok papül, püstül ve yaygın kapalı ve açık komedon vardır.  
  • Şiddetli: Çok sayıda ağrılı, büyük papül, püstül, az sayıda nodül veya kist vardır. İz bırakır.  
  • Çok Şiddetli: Papül, püstül, nodül, kist lezyonlarından çok miktarda vardır. Ciddi ve derin izler bırakabilir.  

Farklı bir derecelendirme yöntemine göre de yüz, göğüs ve sırt 6 bölgeye ayrılır ve bu bölgelerde akne lezyonları incelenir. Akne lezyonu yok (0 puan), açık/kapalı komedon (1 puan), papül (2 puan), püstül (3 puan), nodül (4 puan) varlığına göre her bir bir bölge puanlanır ve standart katsayısı ile çarpılarak bir puan elde edilir. Puan sonucu:  

  • 1-18 arası değer: Hafif şiddette akne,  
  • 19-30 arası değer: Orta şiddette akne,  
  • 31-38 arası değer: Şiddetli akne,  
  • 39 ve üzeri değer: Çok şiddetli akne olarak değerlendirilir.   

Tanı da akne şiddetinin derecelendirilmesi tedavi planlaması ve hastalığın seyri açısından önemlidir. Akne sonrası kalan izlerin derecesi de bu derecelendirme ile anlaşılabilir.  

Akne vulgarisin tedavisi:  

Akne tedavisi hastanın yaşı, deri tipi ve rengi, hastalığın tutulum alanı, şiddeti ve hastanın tercihine göre belirlenir. Temel amaç akne gelişimini önlemek ve var olanların iz bırakmadan, herhangi bir komplikasyona yol açmadan iyileşmesini sağlamaktır. 


Akne tedavi seçenekleri: 

Topikal tedavi:

Tek başına veya diğer tedavilerle birlikte uygulanabilir. Genellikle kombine tedavi seçeneklerinin tercih edilmesi önerilir. Tercih edilen tedavi seçeneğinin gebelerde veya çocuklarda kullanımı detaylı şekilde değerlendirilmelidir.  

  • Topikal retinoidler: Akne gelişiminin önlenmesi, akne lezyonlarının giderilmesinde ilk tedavi seçeneğidir. Tek başına veya diğer tedavi seçenekleriyle kombine kullanılabilir. Tretinoin, adapalen ve tazaroten vs tercih edilir. 
  • Topikal antibiyotikler: Direnç gelişimi riski nedeniyle tek başlarına kullanılması önerilmez, genellikle diğer ilaçlarla kombine kullanılır. Hafif ve orta şiddetli akne tedavisinde etkilidirler. Klindamisin, eritromisin vs tercih edilebilir. 
  • Benzoil peroksit: Hafif veya orta şiddetli, inflamatuar lezyonların olduğu akne tedavisinde tek başına veya diğer ilaçlarla kombine kullanılabilir. Cildi güneş ışınlarına karşı daha hassas hale getirebilir. Ayrıca saç ve kıyafetlerde beyazlaşma nedeni olabilir.  
  • Kombine tedaviler: Topikal antibiyotik ve benzoil peroksit kombinasyonları, topikal retinoidlerin ve antibiyotiklerin kombinasyonları, retinoidler/ benzoil peroksit/topikal antibiyotiklerin kombinasyonları şeklinde kombine tedaviler uygulanabilir.  
  • Azelaik asit: Akne lezyonlarında özellikle pigmentasyon sorunu olan hastalarda diğer tedavilerle kombine kullanılır.  
  • Topikal dapson: Erişkin hastalarda, özellikle inflamasyonlu lezyonların olduğu vakalarda tercih edilir. 
  • Salisilik asit: Özellikle açık veya kapalı komedonların tedavisinde kullanımına ilişkin az sayıda çalışma vardır. 
Antibiyotikler:

Orta ve şiddetli akne tedavisinde ağızdan antibiyotik kullanımı tercih edilebilir. Bakteri çoğalmasını engellemek ve inflamasyonlu lezyonları tedavi etmek amacıyla kullanılır. Özellikle geniş bir alanda akne lezyonlarının varlığında topikal ilaçların kullanımı zorlaşacağından ağızdan antibiyotikler daha etkili olacaktır.   Tetrasiklinler (tetrasiklin, doksisiklin, minosiklin ve limesiklin), makrolidler (eritromisin ve azitromisin), klindamisin, trimetoprim/sulfametoksazol ve ampisilin/amoksisilin tercih edilebilir. Antibiyotik direnci açısından özellikle makrolid grubu ilaçlarda dikkatli olmak gerekir. Direnç riskini azaltmak için topikal ilaçlarla kombinasyonlar uygulanabilir. 

Hormon tedavisi:

Bazı kadın hastalarda hormon tedavisi tercih edilebilir. Özellikle adet düzensizliği olan ya da hormonal problemleri olan kadın hastalarda, diğer tedavilere dirençli akne vakalarında oral kontraseptifler, spironolaton, kortikosteroidler, metformin vs uygulanabilir. Akne gelişim nedeni olarak hormonal değişikliklerin düşünüldüğü hastalarda etkili olabilir. 

Peeling:

Pigmentasyon değişikliklerinin olduğu, akne skarlarının görüldüğü hastalarda, deriye bir kimyasal ajan uygulayarak derinin soyulmasının, pürüzsüzleşmesinin sağlanması işlemidir. Diğer tedavi seçeneklerine yardımcı olmak üzere veya tedavi sonrası izlerin yok edilmesi amacıyla giderek yaygınlaşan şekilde kullanılmaktadır. Deri testleri uygulayarak peelinge uygun hasta seçimi yapılır. Kimyasal peeling amacıyla alfa hidroksi asit, salisilik asit, lipohidroksi asit, Jessner solusyonu, glikolik asit, laktik asit, rezosinol gibi ajanlar kullanılabilir.

Lazer uygulaması:

Hafif ve orta şiddetli akne tedavisinde ilk seçenek olmamak kaydıyla kullanımı yaygınlaşmaktadır. Sebase bezlere hasar vererek sebum üretimini azaltır. Aynı etki mekanizmasıyla başka ışık tedavileri de uygulanabilir. Akne alevlenmelerinde tedavide etkili sonuçlar verdiğini, %40-60 oranında lezyonlarda iyileşme sağlandığını gösteren yayınlar mevcuttur. Ancak iyileşme kalıcı değildir, tekrarlayabilir.

Diğer tedavi seçenekleri:

Akne klasik tedavisine ilave olarak iyileşmeyi hızlandırmak için farklı tedavi seçenekleri uygulanabilir. Bunlar arasında lezyonların içine kortikosteroid enjeksiyonu, komedonların boşaltılması, derinin soyulması gibi farklı yöntemler de uygulanabilir.

Depresyon tedavisi:

Akne özellikle ergenlerde anksiyete ve stres nedeni olabilir. Bu durum bazen depresyon ile sonuçlanabilir. Akne şikayeti olan, iz bırakan lezyonları olan hastaların depresyon açısından da değerlendirilmesi ve uygun şekilde tedavi edilmesi gerekebilir. Depresyon tedavisinde bilişsel davranışçı terapi veya seratonin seçici geri alım inhibitörleri tercih edilebilir. 

Akne vulgaris için öneriler:  

  • Akne lezyonlarının olduğu bölgeyi sık sık yıkamak, ovmak, fırçalamak cildi tahriş edebilir, lezyonların daha da kötüleşmesine neden olabilir.   
  • Cilt temizliği ile akne gelişimi arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Akne cilt altındaki pilosebase yapılarından kaynaklanır.  
  • Gerçek sabunlar deriyi kurutur, bariyer fonksiyonunu bozar ve akne lezyonlarını alevlendirebilir. Bu nedenle akne tedavisinde temizleyici olarak tercih edilmezler.  
  • Siyah noktaları temizlemek veya lezyonları sıkmak kalıcı ize neden olabilir.  
  • Sentetik deterjan temizleyiciler (syndet bar) gerçek sabuna kıyasla deriyi daha az kurutur. Derinin normal florası korunur.  
  • Antibakteriyel sabunların akne tedavisinde etkili olmadığına dair çalışmalar mevcuttur.  
  • Yağsız temizleyiciler cildi tahriş etmeden cilt temizliği imkanı sağlayabilirler.  
  • Akne tedavisinde cildin günde iki kez, cilt pH’ına uygun temizleyicilerle, agresif olmayacak şekilde temizlenmesi önerilir. Bu amaçla syndet bar ve yağsız temizleyiciler kullanılabilir. Cilt temizliğinde soğuk ve sıcak su kullanılmaması, ılık su ile temizlik yapılması daha uygundur.  
  • Cilt kuruluğunun ve akne lezyonlarına bağlı cilt yanmalarının önlenmesi için su bazlı ve yağsız nemlendiriciler kullanılabilir.  
  • Yağlı kozmetik ürünlerden uzak durun.  
  • Özellikle inflamasyonlu akne lezyonlarında cilt üzerine uygulanan sebum dengeleyici ajanlar tercih edilebilir.  
  • Güneş koruyucu kremler özellikle pigmentasyon sorunu olan hastalarda kullanılabilir. UV ışınlarının zararlı etkilerinden korur. Bunlarla birlikte renk açıcı kozmetik ürünlerde kullanılabilir.  
  • Kapatıcı kremler, pudra gibi bazı kozmetik ürünler akne lezyonlarının kapatılması amacıyla kullanılabilir. Yağ içermeyen, mat fondötenler tercih edilmelidir. Akne lezyonlarının kapatılmasında yağsız nemlendirici, sonrasında mat fondöten ve en son olarak gevşek pudra uygulaması etkili sonuç verecektir. Ancak çok fazla kozmetik ürün kullanmaktan ve aşırı makyajdan kaçınmak gerekir.  
  • Yatmadan önce makyajınızı temizleyin, geceyi makyajlı geçirmeyin.  
  • Saçlarınızın sürekli yüzünüze değmesine fırsat vermeyin, düzenli olarak yıkayın.  
  • Akne ile beslenme alışkanlıkları arasında doğrudan bağlantılı bir gıda tespit edilememiştir.  
  • Akne lezyonları üzerine diş macunu sürmek olası kimyasalların etkisiyle lezyonları kötüleştirebilir.  
  • Cinsel aktivitelerle akne gelişimi arasında doğrudan bir bağlantı tespit edilememiştir.  

Fotoğraf: Anna Nekrashevich     



Scroll to Top