Andropoz nedir?
Azalan doğurganlık oranları, gelişen sağlık bakımına bağlı artan yaşam süresi, dünya nüfusunun da gittikçe yaşlanmasına neden olmaktadır. DSÖ dünya genelinde halen yaklaşık 1,4 milyar kişinin 60 yaş üzerinde olduğunu ve bu sayının 2050 yılı itibarı ile 2,1 milyara ulaşacağının tahmin edildiğini ifade etmektedir.
Özellikle gelişmiş ülkelerde genç nüfus ve çocuk sayıları azalırken, yaşlı nüfusun artmıştır. Ancak son yıllarda düşük ve orta gelirli ülkelerde de yaşlı nüfus giderek artmaktadır ve 2050 yılı itibarı ile 1,8 milyar yaşlı insanın bu ülkelerde yaşayacağı öngörülmektedir. Yani yaşlanma artık sadece gelişmiş ülkelerin değil tüm dünyanın dikkate alması gereken bir durumdur.
Yaşlanma ile birlikte işgücünün azalacağı, kronik hastalıkların artacağı aşikardır. Doğurganlığın da azalması bazı toplumlar için yok edici olabilecektir.
Yaşlanma aynı zamanda biyolojik olarak ciddi değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Kalp damar hastalıkları, romatizmal hastalıklar, görme problemleri, akciğer problemleri, depresyon, bunama gibi yaşlanmaya bağlı hastalıklar artar. Bunların yanı sıra önemli hormonal değişiklikler de görülebilir.
Andropoz yaşlanma ile birlikte ortaya çıkan androjen hormon değişiklikleri ile karakterize bir durumdur. Androjen hormonlarının seviyesi azalır. Testosteron hormonu sadece cinsel fonksiyonlarla ilişkili değildir. Kemikler, bağışıklık sistemi gibi birçok sistemi etkilemektedir.
Testosteron nedir?
Testosteron erkeklerde cinsiyet hormonudur. %5 kadarı böbreküstü bezlerinde, %95’i ise testislerde leydig hücrelerinde üretilir. Androjen hormonları arasındadır. Testosteron dışında dehidroepiandrosteron (DHEA) ve dihidrotestosteron gibi erkeğe özgü androjen hormonlar da vardır.
Testosteron esas olarak kolesteol kaynaklıdır. Kolesterol bir dizi işlemden geçerek önce pregnenolona, sonra da testosterona metabolize olur. Günlük ortalama 0,24 mikromol testosteron üretilir. Üretim biyolojik bir ritim gösterir. Sabahları saat 08:00-10:00 arası en yüksek testosteron salınımı olur. Öğleden sonra salınım azalır. Ayrıca mevsimsel değişiklikler de testosteron salınımını etkiler. Sonbahar ayları testosteron üretiminin en fazla olduğu aylardır. Ayrıca genetik faktörler de testosteron üretimini etkiler.
Testosteron kanda üç farklı şekilde bulunur. Çok az bir kısmı (% 2-3) serbest testosteron şeklindedir. Kalan kısmın yaklaşık yarısı albümine bağlı olarak, kalan yarısı ise seks hormon bağlayıcı globuline bağlı olarak bulunur. İhtiyaç olduğunda gevşek bir bağla bağlanan albümin testosteron bağı açılır ve testosteron serbest bırakılır. Dolaşımdaki testosteron hedef organa göre farklı formlara dönüşür. Kas, beyin ve yağ dokusunda östrojene dönüşür. Prostat ve sperm kanalında ise dihidrotestosterona dönüşür.
Testosteron hedef organa göre farklı etkiler gösterir. Bunlar:
- Erkeklerde cinsiyet özelliklerini belirler, tipik erkek vücut yapısı, erkek tipi kıllanma, saç yapısı, erkeğe özgü kalça yapısı, ses kalınlaşması etkenidir.
- Testislerde sperm üretimi, sperm kalitesinin kontrolü,
- Kas gelişimi, kemik dokusunun yoğunlaşması,
- Saldırganlık, gerginlik gibi erkek tipi karakter özellikleri,
- Kan yağ metabolizmasının kontrolü,
- Bilişsel faaliyetlere etki.
Kadınlarda androjen hormonlarındaki değişim belli bir yaştan sonra keskin bir şekilde görülür, menapoz ile birlikte doğurganlık kaybolur. Erkeklerde çok ileri yaşlara kadar androjen aktivitesi devam eder. 90 yalında baba olan erkekler vardır. Ancak yaşla birlikte androjen seviyelerinde de azalmalar görülür.
Çok sayıda çalışma testosteron düzeyinin 40 yaşından itibaren azalmaya başladığını göstermiştir. 75 yaşında iken 25 yaşındaki bireye göre testosteron seviyeleri yaklaşık % 50 azalmaktadır.
Andropoz nedir? Erkek menopozu mudur?
Andropoz, 40’lı yaşların sonu, 50’li yaşların başında başlayan, cinsel istek kaybı, erektil disfonksiyon, başka fiziksel ve duyusal belirtiler ve depresyon ile seyreden bir durumdur. Yaşın ilerlemesiyle birlikte erkek androjen hormonlarının azalmasıyla ortaya çıkar. Ani gelişen bir durum değildir. Yavaş yavaş azalma olur.
Son yıllarda daha fazla dikkat çeken, üzerinde araştırmaların arttığı, nedenlerini, oluşum mekanizmasını tespit etmeye yönelik çalışmaların devam ettiği bir dönemdir. Bazı yayınlar veya medya organları andropozu “erkek menopozu” olarak tanımlar. Aslında bu terim andropoz için uygun bir terim değildir. Kadınlarda görülen menopoz dönemine benzetilse de her iki durum birbirinden çok farklıdır.
Menopoz kadınlarda belli bir yaşa geldiğinde ortaya çıkan bir durumdur. Birkaç yıllık geçiş dönemi sonrasında tamamen belirtileri ortaya çıkar. Tüm kadınlarda görülür. Menopoz dönemine giren kadınlarda tüm üreme fonksiyonları durur.
Andropoz erkeklerde görülür. Ani başlamaz. Yavaş yavaş ve yıllar içinde gelişir. Belli bir yaşı yoktur. Üreme fonksiyonları azalabilir ama durmaz. Tüm erkeklerde görülmez.
Bu nedenle andropozu “erkek menopozu” olarak adlandırmak, medyatik bir terimden öteye gitmez. Bilimsel olarak doğru bir tabir değildir.
Andropoz nedenleri nelerdir?
- Testosteron seviyesinde azalma (Leydig hücrelerinde azalma, testiste kan akışının bozulması, enzim aktivitelerinde azalma, geç başlangıçlı hipogonadizm vs nedeniyle)
- Seks hormon bağlayan globulin seviyelerinde azalma (biyolojik olarak aktif testosteron sevileri azalır),
- Genetik faktörler (testosteron seviyeleri ailesel faktörlerden etkilenir),
- Obezite,
- Sigara kullanımı,
- Alkol kullanımı,
- Hipertansiyon,
- Diyabet hastalığı,
- Kalp damar hastalıkları (damar tıkanıklığı vs),
- Hareketsiz yaşam,
- Anksiyete, depresyon,
- Uyku düzensizlikleri,
- Yoğun stres, endişe.
Andropoz belirtileri nelerdir?
Andropoz belirtileri kadınlarda menopoz belirtilerine benzer. Ancak her ikisi birbinden farklı durumlardır. Andropoz ani başlangıç göstermez. Yıllar içerisinde görülür. Diğer taraftan her erkekte andropoz olmayabilir. Testosteron seviyelerindeki azalma herkeste aynı olmayabilir. Belirti ve bulgularda herkeste aynı değildir.
Andropoz ile uyumlu olabilecek bazı belirti ve bulgular şunlardır:
- Aşırı terleme,
- Ciltte kırışıklıklar, kuruluk, renk değişiklikleri,
- Ani ateş basmaları,
- Kilo alma, göbek çevresinde ve göğüslerde büyüme,
- Kıllanma da azalma,
- Kas kütlesinde azalma,
- Kas ağrıları,
- Eklem ağrıları,
- Kansızlık,
- Halsizlik, yorgunluk,
- Enerji azlığı,
- Dikkati toparlama ve odaklanma da güçlük,
- Hafıza problemleri,
- Cinsel isteksizlik,
- Ereksiyon problemleri,
- Sabah ereksiyonu sıklığında azalma,
- Erken boşalma,
- Ani ruh hali değişiklikleri,
- Sinirlilik,
- Uyku problemleri, uyku ihtiyacının artması,
- Anksiyete,
- Depresyon,
- İlgi azlığı.
Andropozda belirtilerin yavaş yavaş gelişiyor olması nedeniyle bazen ADAM (Androgen Decline in Aging Male), PADAM (Partial or Progressive Androgen Deficiency of the Aging Male) gibi tanımlamalar yapılabimektedir. Bazen de olayın hormonal düzeyde azalma olması ve diğer bazı hormonlarında seviyesinde azalma görülmesi nedeniyle PEDAM (Partial Endocrine Deficiency) ifadeleri de tercih edilebilmektedir.
Andropoz tanısı ve takibi nasıl olur?
Andropoz için en temel adım ayrıntılı bir anamnezdir. Belirti ve bulgular zaman içerisinde çıktığından net olarak anamanez ile tanı konulmayabilir. Ancak hastanın yaşı ve diğer anamnez bulguları fikir verebilir. Önemli olan hasta hekim güveninin sağlanıp, özellikle cinsel hayata ilişkin güvenilir verinin temin edilebilmesidir. Altta yatan olası hastalıkların da detaylı sorgulanması gerekir. Fizik muayene bulguları ile anamnez verileri desteklenir.
Andropozdan şüphelenilen hastalar için kan hormon düzeyleri bakılır. Total testosteron, serbest testosteron, lüteinleştirici hormon, folikül stimüle edici hormon, prolaktin düzeylerine bakılır. Bu test için testosteron seviyesinin en yüksek olduğu sabah saatleri (08:00-10:00) tercih edilir. Ayrıca büyüme hormonu, leptin, melatonin seviyelerine de bakılabilir. Ayrıca prostat değerlendirmesi yapılır, PSA bakılır.
Altta yatan hastalıklara yönelik kan glukoz seviyesi, damar incelemeleri gerekebilir. Obezite ve hipertansiyon açısından kontroller gerçekleştirilir. Ayrıca psikolojik olarak değerlendirme yapılır.
Andropoz tedavisi nasıl yapılır?
Andropoz tedavisi her hasta için gerekmeyebilir. Ancak tedavi edilmeyen veya önlem alınmayan hastalarda belirtilerin zamanla artacağı unutulmamalıdır. Çünkü testosteron seviyeleri düşmeye devam etmektedir.
Andropoz tedavisinin temeli yaşam alışkanlıklarının değiştirilmesidir.
- Sigaranın bırakılması,
- Alkol tüketilmemesi,
- Beslenme alışkanlıklarının diyetisyen kontrolünde düzeltilmesi,
- Diyabet hastaları için kan glukoz seviyesinin, hipertansiyon hastaları için tansiyon düzeyinin kontrol altında tutulması,
- Uyku düzeninin sağlanması,
- Kilo fazlalığı veya obezite varsa kilo verilmesi,
- Depresyon veya anksiyete varsa pskiyatr kontrolünde tedavisi,
- Düzenli egzersiz yapılması.
Bazı vakalarda uzman önerisi ile hormon replasman tedavileri uygulanabilir. Bu tedaviler:
- Ağızdan testosteron tedavisi: Yan etkisi azdır, ancak karaciğerde yıkıma uğradığından yüksek doz kullanılır. Diğer taraftan testosteronun günlük değişkenlik gösteren ritmini ayarlamak zordur. Bu amaçla 160 mg/gün undecanoate önerilir.
- Kas içine testosteron tedavisi: Ayda bir 200 mg testosteron intramuskuler uygulanır. Bazı vakalarda 15 günde bir de uygulanabilir Bu amaçla kullanılan ajanlar propionate, cypionate, testeosteron enanthate’dır. Günlük testosteron salınım ritmini ayarlamak zordur. Hastalarda duygusal değişimlere rastlanabilir.
- Cilaltı testosteron pelletleri: Günlük testosteron salınım ritmini ayarlamak yine de güç olabilir. Ancak diğerlerine göre ritim daha fazla yakalanır. Salınım uzun süreli olduğundan olası bir olumsuz etki durumunda geri çekmek zaman alabilir.
- Bukkal testosteron: Ağızdan mukoza vasıtası ile testosteron verilmesidir. İlaç hızla kan dolaşımına katılır ve hızla metabolize olur. Bu nedenle sabah ilaç alındığında akşam testosteron seviyesi azalmış olacaktır ve biyolojik ritim daha kolay ayarlanabilir.
Testosteron hormonu replasmanının en önemli etkisi prostat üzerine olur. Hastaların yaşları itibarı ile prostat kanseri açısından riskli dönemde olması nedeniyle hormon replasman tedavisi öncesi ve tedavi boyunca PSA değerlerinin takip edilmesi gerekir.
İleri yaş erkeklerde testosteron seviyesi düşük kalsa daha iyi değil mi?
İleri yaşlarda azalan testosteron, sadece cinsel aktivite için değil başka hastalıklar açısından da risk oluşturur. Özellikle diyabet, hipertansiyon, obezite, uyku apnesi, bazı kalp damar hastalıkları açısından testosteron seviyelerinin düşük olması istenmeyebilir.
Yaş ilerledikçe herkese testosteron takviyesi yapılsa uygun olmaz mı?
Testosteron takviyesi herkes için aynı etkiyi göstermez. Bazı testosteron formlarında günlük salınım ritmi de bozulabilir. Diğer taraftan testosteron özellikle prostat hastalıkları açısından risk oluşturur ve daha düşük seviyelerde tutulması istenebilir. Bu nedenle yaşlı bireylere testosteron takviyesi mutlaka endikasyon dahilinde ve uzman gözetiminde olmalıdır.