Gebelikte Ruh Sağlığı
Gebelik kadınlarda çok önemli bedensel değişikliklerin çok hızlı yaşandığı bir dönemdir. Anne adayının rahminde her gün büyüyen bir canlı çiftlere heyecan getirirken, aynı zamanda bazı endişelerinde kaynağı olabilmektedir. Bedensel değişimler, hormonal değişimler, doğum ve doğum sonrası bebek bakımı gibi birçok konu anne adayı açısından birer kaygı ve ruh sağlığı problemi nedenidir.
Anne adayının bedeni, bir canlının yerleşmesi, gelişmesi, büyümesi, zamanı geldiğinde dünyaya gelmesi ve daha sonrasında beslenmesi, şefkat göstermesi, sevmesi için programlanmıştır. Anne adayı özel bir gayret göstermeksizin olması gerek tüm donanım mevcut olup, olması gereken zamanda değişimler gerçekleşmektedir.
Ancak anne adayının ömrü boyunca ancak birkaç kez yaşayabileceği bu tecrübe heyecan yanında korkuyu da beraberinde getirebilir. Korku ve kaygı gebelik haberinin alınması ile başlar, doğuma ve hatta doğum sonrasına kadar devam edebilir. Bu kaygılar hemen her anne adayında olur ve çoğunlukla kendisi, ailesi, arkadaş çevresi ve en önemlisi takip eden sağlık ekibinin destekleri ile giderilir. Ancak anne adaylarının az bir kısmı bu kaygılarla başa çıkmakta zorlanır ve gebelik depresyonu, doğum sonrası depresyon, gebelik psikozu şeklinde tablolar gelişebilir.
Gebelik döneminde ilk üç ay genellikle gebeliğe ve bebeğin gelişimine ilişkin korku, anksiyete şeklinde karşımıza çıkar. İkinci üç aylık gebelik dönemi ruhsal açıdan nispeten daha sakin geçer. Gebeliğin son üç ayında ise doğum olayına ve doğum sonrası bebeğin bakım sorumluluğuna ilişkin kaygılar gelişebilir.
Gebelikte sıklıkla karşılaşılan kaygılar nelerdir?
- İlk kaygı gebelik haberinin alınmasıyla başlar. İstenmeyen gebelik durumu kendi başına bir psikolojik destek gerektiren durumdur. Bu durum bazen ciddi psikiyatrik destek alınması gerektirecek, bazen de adli takip gerektiren sonuçlara yol açabilecek türde olabilir.
- Gebelik bilgisinin alınması ile eşine, ailesine, yakınlarına, arkadaşlarına vs bunun bilgisini vermek bazen kaygı kaynağı olabilir. İnsanların tepkisinin nasıl olacağı hususunda endişeler olabilir.
- Gebeliğin ilk üç ayında yaşanan hormonal değişimler çabuk sinirlenme, aşırı tepki verme, üzülme, ağlama şeklinde ruhsal değişimler görülebilir.
- Gebeliğe bağlı gelişen bulantı, kusma, iştahsızlık, sık idrara çıkma, uykusuzluk gibi belirtiler anne adaylarını psikolojik olarak etkileyebilir.
- Anne adaylarının eşlerine yönelik endişeleri karşımıza çıkabilir. Kendilerine destek olmadıkları, çocuğa yönelik sorumluluk almayacakları yönünde endişeler gelişebilir.
- Gebeliğin anne adayının bedeninde bırakabileceği izler de bir endişe kaynağı olarak psikolojik etkiler bırakabilir. Çirkinleştiği, bedeninin şeklinin bozulduğu, alınan kiloların verilemeyeceği kaygıları olabilir.
- Gebeliğin ikinci üç aylık döneminde anne adayları ruhsal açıdan daha rahatlamış bir döneme girer. Gebeliğe bağlı şikayetler azalmıştır, gebelik kabullenilmiştir. Ayrıca takip eden sağlık ekibi, eşler ve yakın çevresinin desteğini de almıştır.
- İlk üç aylık dönemde görülen yorgunluk, isteksizlik, mutsuzluk, üzüntü hali, sürekli ağlama isteği, her şeyden alınma durumu, ilgisizlik, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, karamsarlık, öfke hali gibi şikâyetler bu dönemde azalır ancak tamamen kaybolmaz.
- Gebelik süreci ilerledikçe, büyüyen rahmin etrafındaki organlara yaptığı basıya bağlı sık idrara çıkma, kabızlık, nefes alma sorunları, hareket kısıtlılıkları, ayaklarda şişme, varisler, gece uyuma pozisyonunu ayarlayamama gibi sorunların her biri anne adayı için birer psikolojik baskı olabilir.
- Gebeliğin son üç ayında korku ve kaygılar tekrar artabilir. Bu dönemde ilerleyen gebeliğin, büyüyen rahmin, alınan kiloların verdiği rahatsızlıklar artacaktır.
- Gebeliğin son üç ayında en önemli korku nedenlerinden birisi doğum olayı olacaktır. Doğumun nasıl olacağı, acı verip vermeyeceği, bebeğin sağlıklı doğup doğmayacağı, zarar görme endişesi, doğum olayına bağlı vücudunda kalabilecek izler birer korku ve endişe kaynağıdır.
- Doğum sonrası bebek bakımı ise doğum yaklaştıkça bir diğer endişe kaynağı olarak karşımıza çıkacaktır. Bebeğine iyi bakamayacağı endişesi, eşinin veya yakınlarının kendisine yardımcı olmayacağı korkusu anne adayının psikolojisi etkileyecektir.
- Riskli gebelikler de korku ve kaygılar daha fazla olabilir. Gebelik zehirlenmesi, düşük riski, anomali riski vs. her biri anne adayını ruhsal olarak etkileyecektir.
- Bebekte Down sendromu, konjenital anomali vs. varlığında ailelerin doğum sonrasında da psikolojik olarak desteklenmesi önemlidir.
Gebelikte psikolojik değişiklikler ne gibi sonuçlar geliştirebilir?
Gebelik döneminde psikolojik değişikliklere gerekli desteğin sağlanmadığı durumlarda:
- Anne adayında beslenme sorunları,
- Anne adayında hijyen sorunları,
- Düşük doğum ağırlıklı bebek doğumu,
- Anne sütünün erken kesilmesi,
- Bebekte beslenme sorunları,
- Anne de ruhsal bozukluklar gelişmesi,
- Bebekte zihinsel gelişim sorunları gibi ciddi sonuçlara yol açabilir.
Gebeliğe bağlı gelişebilecek ruhsal hastalıklar nelerdir?
Gebelik döneminde yaşanan psikolojik değişiklikler çoğunlukla eşlerin, yakın çevrenin ve takip eden sağlık ekibinin desteği ile düzelir. Ancak bazen psikiyatrik destek almayı gerektirecek düzeyde ruhsal sorunlar gelişebilir.
Gebelik döneminde karşılaşılabilen ruhsal bozukluklar şunlardır:
Gebelik depresyonu
Çalışmalar her on gebelikten birinde depresyona ilişkin belirtilerin olabileceğini ortaya koymuştur. Aile öyküsü olanlar, daha önce düşük veya ölü doğum öyküsü olanlar, istenmeyen gebelikler, sosyo ekonomik düzeyin düşük olması, genç yaşta gebelikler riskli gruplardır.
Gebelik öncesi anksiyete, depresyon varlığı, yaşanan stresler, sevdiği birinin kaybı, alkol veya madde bağımlılığı, düşük benlik saygısı gibi faktörler gebelik depresyonunun ortaya çıkmasında etkili olabilir.
Hayattan zevk alamama, umutsuzluk, suçluluk duygusu, uykusuzluk, iştahsızlık, enerji azlığı, isteksizlik, ilgisizlik, unutkanlık, dikkatini toparlayamama gibi belirtilerle kendini gösterebilir. İntihar düşünceleri olabilir.
Gebelik depresyonu anne adayına zararlar verebileceği gibi gebelik ve bebek açısından da riskler oluşturabilir. Erken doğum, ölü doğum, düşük doğum ağırlığı, fiziksel ve bedensel gelişim sorunları olabilir. Doğum sonrası dönemde devam ederse bebekte bakım ve hijyene ilişkin sorunlar, enfeksiyonlar, gelişim bozuklukları görülebilir.
Tedavide ilaç tedavisi (trisiklik antidepresanlar, geçici serotonin geri alım inhibitörleri), psikoterapi, bireysel davranışçı terapi, aile terapileri veya elektrokonvulziv terapi (EKT) denenebilir. İlaç veya diğer tedavi yöntemleri gebelik ve emzirme dönemine göre uygun olacak şekilde seçilir.
Annelik hüznü
Genellikle doğumdan sonraki ilk hafta içinde ortaya çıkar. Aşırı sinirlilik hali, ağlama nöbetleri, huzursuzluk, dikkatini toplayamama, aşırı stres, alınganlık gibi belirtilerle kendini gösterir. Sık görülen bir durum olup çoğunlukla özel bir tedavi gerekmeksizin iyileşir. Doğum sonrası ani hormonal değişimlere bağlı olduğu düşünülmektedir. Belirtilerin 10 günden fazla devam etmesi durumunda psikiyatrik destek alınması gerekir. Aksi takdirde gebelik depresyonu ve diğer ruhsal bozukluklar için zemin oluşturur.
Doğum sonrası depresyon
Doğumdan sonraki ilk altı ay içinde ortaya çıkan, az denemeyecek sıklıkta görülebilen (her 5-10 gebeden biri) bir hastalıktır. Gebelik dönemi ve doğum sonrası gelişen hormonal değişikliklerin etkili olduğu düşünülmektedir. Doğum öncesi anksiyete, depresyon, stresler, annelik hüznü, sorunlu evlilikler, sosyoekonomik koşullar risk faktörü olarak değerlendirilebilir. Çocuk gelişimini önemli düzeyde etkileyebilir. Bebek bakımına ilişkin ciddi sorunlar görülebilir.
Tedavide emzirme dönemi dikkate alınmak suretiyle ilaç tedavisi (trisiklik antidepresanlar, geçici serotonin geri alım inhibitörleri), psikoterapi, bireysel davranışçı terapi, aile terapileri uygulanabilir.
Doğum sonrası psikoz
Çoğunlukla doğum sonrası ilk iki hafta olmak üzere birkaç hafta içinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Bin gebelikte bir sıklıkla görülebilir. Doğum sonrası depresyon belirtileri yanı sıra halüsinasyonlar, uyumama, yemek yememe, çok hızlı duygu durum değişiklikleri ile karşımıza çıkar. Doğum öncesi anksiyete, depresyon varlığı, annelik hüznü, tiroid hastalıkları, aile öyküsü risk faktörü olarak sayılabilir. İntihar düşüncesi olabilir. Hem kendilerine hem de bebeklerine zarar verebileceklerinden hastane şartlarında, bebeğin güvenliğini sağlayarak tedavi planlanmalıdır. Tedavide antidepresanlar, antipsikotikler veya elektrokonvulsiv terapi (EKT) denenebilir. Tıbbi olarak acil durumlardandır.
Fotoğraf: lucas souza