Hapşırma

Hapşırma üst solunum yollarının ve özellikle burun içi nazal mukozanın uyarılmasıyla ortaya çıkan koordine nöromuskuler bir refleks yanıttır. Bilinçli olarak kontrol edilemeyen hapşırma, yüz, göğüs ve karın kaslarının koordine bir şekilde çalıştığı, solunumun devamını sağlayarak vücudu koruyan bir reflekstir. 

Hapşırma hakkında hemen hemen tüm kültürlerde bazı gelişmelere  manevi olarak işaret ettiğine dair inanışlar oluşmuştur. Ancak hapşırma solunum yollarını kaplayan reseptörlerin tetiklenmesi ile ortaya çıkar.  

Hapşırma nasıl oluşur? 

Beyinden çıkan trigeminal sinirin burun, yüz ve ağıza yayılan dallarının son uçları reseptörlerle sonlanır. Bu reseptörlerin bir kısmı kimyasal uyaranlara bir kısmı da dokunma ve mekanik uyarılma ile aktive olur. Bu reseptörlerin herhangi bir şekilde uyarılması ile alınan uyarılar beyinde bulbus bölgesindeki hapşırma merkezine iletilerek birbirinden uzak ama bağlantılı iki mekanizmayı devreye sokarlar. Hapşırma merkezi aldığı uyarı ile ilk önce fasial siniri uyararak nazal kavite (burun içi) ve yüz kaslarına uyarı gönderir.Nazal kavitede sekresyon ve konjesyon tetiklenirken gözlerde de yaşarma meydana gelir. Buna hapşırmanın burun fazı denir. Hemen ardından omurilikteki spinal sinirler aracılığı ile solunum kaslarına uyarı gönderilir ve diyafram kasılarak derin bir nefes alma (inspirasyon) oluşur. Aynı anda küçük damak (glottis) soluk borusunu kapatır. Hemen arkasından kaburgalar arasındaki interkostal kaslar kasılır, glottis açılır, soluk borusu açılır, şiddetli bir öksürük ile akciğerlerdeki hava ağız ve burun yoluyla  hızla dışarı atılır. Bu aşamaya da hapşirmanın solunum fazı denir. Hapşırma ile havaya yaklaşık 40 bin adet tanecik ses hızına yakın bir hızda yayılır. 

Hapşırmanın sebepleri nelerdir? 

  • Rinit; burun tıkanıklığı, burun akıntısı, burun kaşıntısı ve hapşırma gibi yakınmalara neden olan inflamasyon halidir. Rinitler toplumda en sık karşılaşılan hastalıklardandır. 
    • Alerjik rinit; nöbetler halinde hapşırma, bol sulu burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve kaşıntı ile karakterize bir tablodur. Genelde IgE antikorları ile oluşur. Hastanın vücudunda daha önce IgE antikoru üreten alerjenlerin tekrar alınmasıyla ortaya çıkar. Bu antikorlar burun mukozasında bir dizi reaksiyona sebep olarak belirtilerin ortaya çıkmasına sebep olur. 
    • Enfeksiyöz rinit; viral veya bakteriyel enfeksiyonlarda oluşur. Viral enfeksiyonların en sık sebebi rhinovirüstir. Enfekte bir başka hasta ile temas, aynı ortamdaki havada asılı kalan virüslerin inhalasyonu, virüs bulaşmış noktalara (kapı kolu, okul sırası, telefon, ev eşyası vb.) temas ile bulaşabilir. Genelde ateş, sekresyonlarda artış ve hapşırma olur. Viral rinitlerin seyri sırasında bozulan mukoza bütünlüğü ortamdaki bakretilerin dokuya geçerek bakteriyel enfeksiyon gelişmesine de neden olabilir. Bazı sistemik bakteriyel enfeksiyonlarda (difteri, lepra, sifiliz, tüberküloz vb.) da bakteriler burun mukozasında rinit oluşturabilir. Bazen bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklar veya ilaç kullanımı durumlarında mantarlar da rinite neden olabilir. 
    • Nonalerjik nonenfeksiyöz rinit; her hapşırma veya her burun akıntısı alerji veya soğuk algınlığından kaynaklanmayabilir.  
      • NARES (Eozinofilik sendromlu nonalerjik rinit); IgE antikorları kaynaklı bir alerji olmamasına rağmen IgE düzeyinin arttığı hapşırma ve bol sekresyonlu rinit durumudur. Nazal sekresyonlarda eozinofil hücrelerinin arttığı görülür. 
      • İdiyopatik (vazomotor) rinit; Herhangi bir alerjik neden olmadan, nazal sekresyonlarda eozinofil artışı olmadan, ani başlayan ve kısa süren burun tıkanıklığı ve hapşırma halidir. Soğuk, kuru hava, yüksek nem oranı, çamaşır suyu kokusu, parfüm ve diğer keskin kokular, sigara veya egzoz dumanı gibi irritan maddelerle başlar. Maruziyetin bitmesiyle geçer. Bazen de yorgunluk, stres ve cinsel aktivite ile başlayabilir. Bunlarla birlikte  
        • Hormonal rinit; dışardan östrojen hormonu alanlarda görülebilir. 
        • Hipotiroidi riniti 
        • İlaca bağlı rinitler (Medikamentöz rinitler); sıklıkla antihipertansifler (rezerpin, guanitidin, fentolamin, metildopa, hidralazin, prazosin vb.), beta-blokerler (propranolol, nadolol), aspirin ve diğer bazı ağrı kesicilerde rinit oluşabilir. Bazı burun spreylerinin uzun süre kullanılması da ilaca bağlı rinit  ve hapşırma oluşmasına sebep olur.
        • Geriatrik rinit; ileri yaşlarda burun mukozasının zayıflaması ile kolay irritasyon oluşur ve hapşırma ile rinit tablosu oluşabilir. 
        • Atrofik rinit; A veya D vitamini eksiklikleri, demir veya östrojen yetrsizlikler veya bazı bakteriyel enfeksiyonlarda burun mukozasının incelmesi sonucu kolay irritasyon ve hapşırma ile seyreden rinit tablosu oluşabilir. 
  • Fotik hapşırma refleksi (ACHOO sendromu); parlak ışıkta haprışma refleksidir. Ani güneş ışığı ile karşılaşılınca ortaya çıkar. Örneğin tünel çıkışı veya gün doğumu zamanlarında. Genetik geçişli bir rahatsızlıktır. 
  • Trigeminal sinir fiziksel uyarıları; trigeminal sinirin güzergahında fiziksel veya mekanik uyarnlar hapşırmaya neden olabilir. Örneğin saç çekme, kaş yolma, buruna çöp sokma, kulak damlası kullanma, göze enjeksiyon yapma gibi.  
  • Santral sinir sistemi patolojileri; Bazı epilepsi hastalarının aura döneminde veya nöbet esnasında otonom bir refleks yanıt olarak ortaya çıkabilir. Ayrıca beynin bulbus bölgesinde yer kaplayan maligniteler ve lateral meduller sendromda (Wallenderg’s sendromu) hapşırma hissi olmasına rağmen hapşıramama yakınmaları oluşur.
  • Psikojenik durdurulamayan hapşırma; dirençli ve durdurulamayan hapşırma nöbetleri halinde görülür. Nadir bir durumdur. Genellikle çocuk ve gençlerde görülür. Hapşırma esnasında gözler açık kalabilir. Kısa bir nefes alma ve çok az akıntı çıkarma görülür. Hastanın başka bir bulgusu yoktur ve tedaviye dirençli bir durumdur. Genelde psikolojik sebeplere bağlı olarak ortaya çıkar. 
  • Snatiation refleks; aşırı beslenme ile midenin gerilmesini takiben oluşan, kontrol edilemeyen hapşırma ataklarıdır. Genetik aktarım olduğu görülmüştür.  

Hapşırma rahatsız edici boyutta olduğunda altta yatan nedene bağlı tedavi alınması gerekir. Bu nedenle mutlaka hekiminize danışınız.  

 

Scroll to Top