Kolera hastalığı  

Kolera Hastalığı  

Kolera, Vibrio cholerae bakterisinin etkeni olduğu, temiz olmayan su tüketimine bağlı olarak geçmişte büyük salgınlara ve milyonlarca kişinin ölümüne neden olan, şiddetli ishal ile seyreden akut bulaşıcı bir hastalıktır.  

DSÖ verilerine göre her yıl dünya genelinde halen 4 milyona yakın kolera vakası ve 100 bine yakın ölüm oluyor.  

Hastalık çoğunlukla belirti vermez veya hafif semptomlarla seyreder. Tedavi edilmediği takdirde ölümcüldür. Günümüzde koleradan korunmak için aşı uygulamaları mevcuttur.  

Kolera hastalığı ülkelerin gelişmişlik ve sanitasyon göstergelerinden sayılabilir. Bu nedenle halen birçok ülkede görülmesine rağmen ticaret ve turizm gibi farklı endişelerle kayıt tutulmuyor olabilir. Ancak Afrika ve Asya’nın bazı bölgelerinde daha sık görülür.  

Kolera nasıl bulaşır? 

Hastalığın etkeni Vibrio cholerae isimli bakteridir. Bakterinin toksik olan ve olmayan suşları mevcuttur. Bu suşlardan O1 ve O139 suşları salgınlara neden olur. 

Hastalık kanalizasyon ile kirlenmiş suların veya bunlarla kontamine olmuş gıdaların (kabuklu deniz ürünleri gibi) tüketimi, enfekte kişilere temas eden gıdaların yenmesiyle bulaşabilir. Kişilerle direkt temasın (tokalaşma, dokunma vs) bulaş kaynağı olduğuna dair yeterli veri yoktur. Bulaş fekal-oraldir. 

Kalabalık ortamlarda yaşam, yetersiz sanitasyon, el yıkama alışkanlığının az olması, suya ulaşımın yetersiz oluşu, kanalizasyon sistemlerinin olmayışı, doğal afetler gibi nedenler hastalık bulaş riskini artırır.  

Bakterinin bulaşması ile hastalık belirtilerinin başlaması arasında geçen süre ortalama 2-3 gündür.  

Hastalığın bulaştırıcılığı gayta yoluyla olur ve bazen aylarca taşıyıcılık görülebilir. Uygun antibiyotik kullanımı ile bulaş riski azalır.  

Hamileler, çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler hastalık açısından risk grubunu teşkil eder. 

Kolera belirtileri nelerdir? 

Bakteri bulaşan kişilerin hepsinde hastalık belirtileri ortaya çıkmaz. Bazıları asemptomatik seyreder. Ancak bu kişiler gayta yoluyla bakteri bulaştırırlar.  

Hastalığın en sık görülen belirtili aşırı ishal ve bol sıvı kusmadır. İshal görünümü ve kokusu nedeniyle “pirinç suyu” olarak tanımlanır. Çok fazla sıvı kaybı olur. Kolera hastası bir kişi günde 10-20 litre sıvı kaybedebilir. Tedavinin yetersiz olduğu hastalarda ölüm nedeni bu aşırı sıvı kaybıdır. Ölüm saatler içinde gerçekleşebilir.  

Aşırı sıvı kaybına bağlı olarak gözlerde çökme, uyuşukluk, ağız kuruluğu, soğuk-nemli cilt, solunumda zayıflama, kan basıncında düşme, kilo kaybı, idrar miktarında azalma, kas krampları, nöbetler, koma görülebilir. Ateş nadir görülür.  

Kolera tanısı nasıl konur? 

Özellikle salgın durumunda tanı anamnez ve muayene bulguları ile kolaylıkla konur. Su tüketimi, yeme içme alışkanlıkları, yemeklerin hazırlanma şekli, şikayetlerin başlama zamanı ve gidişatı sorgulanır. Muayene de dehidratasyon bulguları dikkat çeker.  

Gayta ve kusmuk numunelerinden laboratuvar analizi yapılır. Hızlı tanı testleri de mevcuttur.  

Kolera nasıl tedavi edilir? 

Kolera uygun sıvı desteği ve antibiyotik tedavisi ile kolaylıkla tedavi edilebilir. Ağızdan alımlarda ORT (oral rehidrasyon tedavisi) basit, ucuz ve faydalıdır.  Ağızdan sıvı alamayan, kusan veya aşırı sıvı kaybı olan hastalarda intravenöz sıvı replasmanı yapılır.  

Tedavinin çok hızlı bir şekilde başlaması esastır. Ölümlerin temel nedeni tedavinin gecikmesi ve sıvı kaybının fazla olmasıdır.  

Potasyum kaybının önlenmesi için muz, hindistan cevizi verilebilir. Ağızdan alınamıyorsa intavenöz sıvıya potasyum ilavesi yapılabilir.  

Çocuklarda çinko verilebilir. Bebeklerin emzirilmeye devam edilmesi önerilir.  

Antibiyotik olarak azitromisin, eritromisin, doksisiklin vs kullanılır. Direnç gelişip gelişmediği hususuna dikkat edilmelidir. Toplu ilaç uygulamaları antibiyotiklere direnç gelişimine neden olabilir.  

Uygun ve hızlı bir şekilde başlanan tedavi ile koleradan ölümler %99 azaltılabilir. Uygun tedavi yapılmazsa %50 oranında ölüm gerçekleşir.   

Koleradan korunmak için neler yapılabilir? 

Koleradan korunmanın temeli sanitasyondur. Bunun dışında uygun sürveyans çalışması, gıda hijyeni, hastaların izole edilmesi ve aşı korunma amaçlı diğer uygulamalardır.  

Uygun sürveyans eğitimli sağlık personeli, uygun ekipman, laboratuvar imkanları ile sağlanır. Sürveyansın yerel, bölgesel, ulusal ve küresel düzeyde yapılması kolera ile mücadele de önemlidir.  

Su sistemlerine kanalizasyon karışmasının engellenmesi, suların klorla dezenfekte edilmesi, temiz, içilebilir su kaynaklarına ulaşım kolera ile mücadelenin temelidir. Kanalizasyon ile karışmış suların içilmemesi, tüketim amaçlı kullanılmaması, gıdalardan uzak tutulması gerekir. Kaynağı belli olmayan suların kaynatılarak tüketilmesi, evsel klor tabletleri kullanılması sağlanabilir.  

Kişisel hijyen kurallarına uyulması, ellerin bol su ve sabunla yıkanması faydalıdır. Yemekler hazırlanmadan önce, yemek yemeden önce, tuvaletten önce ve sonra eller yıkanmalıdır.  

Toplu yaşam alanlarında hijyen kuralları daha fazla önem kazanır. Özellikle kanalizasyon sistemlerinin ve sanitasyonun yetersizliği, suya ulaşım sorunları kolera bulaşında önem kazanır.  

Hasta kişiler izole edilmeli, bunların hazırladığı yemekler yenmemeli, elleri ile kirlenen yüzeyler temizlenmeli dezenfekte edilmelidir. Hasta atıklarının güvenli şekilde bertaraf edilmesi gerekir. 

Endemik ya da salgın şeklinde kolera vakalarının olduğu bölgelerde kaynatılmış veya şişelenmiş su kullanılması, kişisel hijyen kurallarına daha fazla dikkat edilmesi, kabuklu deniz ürünleri tüketilmemesi, dondurma gibi gıdalardan uzak durulması, gıda hijyenine dikkat edilmesi gerekir.  

Kolera için aşı uygulamaları mevcuttur. DSÖ tarafından onaylanan oral kolera aşısı endemik bölgelerde, salgın durumunda korunma amaçlı 2 doz uygulanabilir. İki yıla kadar koruyuculuk sağlar.  

 

Scroll to Top